Probiyotik Ve Prebiyotikler
- Editör: hedza - Perşembe, Aralık, 2018
Beslenmenin birincil görevi metabolik gereksinimlerimiz için besin öğelerini sağlamakla birlikte , sağlıklı olma durumumuzu korumak ve ilerletmektir . Bunu yerine getirirken probiyotiklerin mikrofloramızı düzenleme ve yenileme de etkisi çok büyüktür. Probiyotiklerin en çok kullanım alanları ; iflamatuvar bağırsak hastalıkları , antibiyotik kullanımı ilişkili ve akut daireler , kısa bağırsak sendromu , besin duyarlılıkları ve alerjileri gibi tedavilerdir .
Günümüzde geliştirilmiş bir çok probiyotik kapsül ya da toz şeklinde alınabilmektedir . Doğal yollarla elde etmek istediğimizde ise en iyi probiyotik kaynaklarımız ; ev yapımı yoğurt , ayran , peynir , kefir , turşu, kombucha çayı gibi gıdalardır . Beslenmeyle probiyotikleri sağlayamadığımız durumlarda , endüstriyel hazırlanıp özellikle gerekli miktarlarda ve çeşitlilikte bir araya getirilmiş mikroorganizmalardan da faydalanmamızda herhangi bir sakınca yoktur .
Cerrahi operasyonlar olmaksızın da beslenme değişikleri sebebiyle mevcut bağırsak floramız dejenerasyona uğrayabilmektedir . Floranın yeniden düzenlenmesi ve yararlı bakterilerin yeterli sayılara ulaşıp çoğalması için probiyotiklerin alımına önem göstermeliyiz .
Prebiyotikler probiyotikelerden biraz farklıdırlar. Bunlar sindirilmeyen ve bağırsakta iyi ve yararlı bakterilerin sayılarının artmasını sağlayan yiyecek içerikleridir . Soğan, sarımsak , pırasa, enginar, yulaf ve muz gibi çok çeşitli bitkisel yiyeceklerde bulunurlar . Bunlar kısa zincirli karbonhidratlardır ve sindirim enzimleri tarafından parçalanmazlar. Kalın bağırsaklara kadar bütün bir halde varırlar ve orada iyi bakteriler için yiyecek sağlarlar. Probiyotik destekler sıklıkla prebiyotikleri de içerirler . Onlara probiyotiklerin yemekleri de diyebiliriz 😉